Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü Haber7’ye verdiği özel röportajda gündeme dair ve yaklaşan seçimlere dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, Haber7 muhabiri Müge Çakmak ile yaptığı röportajda dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Düzce Belediyesinin İsrail markalı ürünlere yasaklar getirdiğini ifade eden Özlü, teknoloji alanında yapılan yatırımları, depreme karşı alınan tedbirleri, Türkiye Yüzyılı projeleri ve yaklaşan seçim süreci ile ilgili sorulara yanıtlar verdi.
İşte Özlü’nün Haber7’ye vermiş olduğu röportajın detayları:
“İSRAİL ÜRÜNLERİNE YASAK GETİRDİK”
İsrail’in Filistin’e yönelik işgal saldırılarına şahitlik ediyoruz. Birçok belediye israil katliamlarına sponsor olan firmaların ürünlerine boykot kararı aldı. Sizler de düzce belediyesi olarak bu kararı destekliyor musunuz? Belediye tesislerinde bu konuyla alakalı attığınız somut adımlar oldu mu?
Biz bu kararı başından beri destekliyoruz. Düzce Belediyesi iştiraki şirketlerimizde Düzce Belediyesi sosyal tesislerimizde İsrail menşeli firmaların ürünlerine yasaklama getirdik. Türkiye’de alınan bu kararı en başından beri destekleyen belediyelerden birisiyiz.
“DÜZCE DEPREM KONUSUNDA OLDUKÇA BİLİNÇLİ”
Kısa süre önce 12 Kasım 1999 düzce depreminin 24’üncü yıldönümüydü. Kahramanmaraş merkezli asrın depreminde yaşanan acı ve yıkımlar da hala gündemde. Böylesi afetlere karşı tecrübeli olan Düzce’de depreme karşı ne tür faaliyetler yürütüyorsunuz?
Düzce depremler konusunda deneyimli bir şehir. Biliyorsunuz 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinde büyük zarar görmüş, büyük yaralar almış bir şehir. Biz o tarihten bugüne kadar geçen 24 yıl içerisinde depreme karşı çok sayıda çok kıymetli tedbirler aldık. Bu tedbirlerin başında deprem yönetmeliklerini şehrimizde aynen uygulamak vardır. Yine bu tedbirlerimizin içerisinde yüksek katlı yapılaşmalara son verdik. Düzce’de kat sayısını zemin+4 olarak sınırlandırdık. Bazı bölgelerde zemin+2 bazı bölgelerde zemin+3 ama en fazla zemin+4 olarak belirledik. Bakın 23 Kasım 2022 tarihinde Düzce’de deprem oldu. Bu depremde Düzce’de bir tek can kaybı vermedik. Aslında 23 Kasım depremi, depremin ivmesi bakımından çok kuvvetli bir depremdir. Süresi kısa ama ivmesi yüksek olan bir depremdir. Bu depremde konut stokumuzun % 75 oranında yeni olması deprem konusunda ki gösterdiğimiz bu hassasiyet sebebiyle can kaybı vermedik ama belli bir sayıda 790 civarında binamızda hasar oldu. Bütün bu hasarlı binaları da geçen süre içerisinde yıktık.
Onların yerlerine depreme dayanıklı konutlar inşa ediyoruz. Deprem konusu, doğal afetler konusu bence Türkiye’nin artık birinci meselesidir. Özellikle iklim değişikliğinden sonra sadece deprem değil diğer doğal afetler sel, fırtına, heyelan gibi diğer afetlerde Türkiye’nin gündeminde yer alıyor. Aslında benim asıl mesleğim makine mühendisliği ve savunma sanayi uzmanıyım. Türkiye için savunma sanayinin, savunmamızın ve milli güvenliğimizin çok önemli olduğunu düşünürdüm. Ama 6 Şubat depreminden sonra birinci konu depreme karşı dirençli şehirler inşa etmek. Yani büyük ölçekli kentsel dönüşümler gerçekleştirmek. Bu çerçevede İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük şehirlerimizde büyük ölçekli alan bazlı kentsel dönüşümler gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu konudaki farkındalığın belirlenmesi, ortaya konulması gerekiyor. Ben depreme karşı doğal afetlere karşı dirençli şehirler inşa etmenin artık savunma sanayimizden önemli bir konu olduğunun kanaatindeyim. Bilinçli bireyler konusunda Düzce bu konuda Türkiye’ye örnek bir şehir. 2 büyük deprem ve bir küçük deprem yaşamış bir şehir. O yüzden Düzce’de deprem konusunda ciddi bir bilinçlenme vardır. İnsanlarımız depreme karşı duyarlıdır ve Düzce de çok sayıda gönüllü araba-kurtarma ekipleri vardır. Düzce Belediyesi olarak bu arama kurtarma ekipleriyle birlikte çalışma yönünde planlamalar yaptık. Allah korusun bir doğal afet anın da gönüllü arama kurtarma ekipleriyle Düzce Belediyesi itfaiyesi müştereken çalışacaklar. Bu arada şunu ifade edeyim bölgesinin en güçlü itfaiye teşkilatını oluşturduk. Bugün Türkiye’nin neresinde bir doğal afet neresinde bir yangın, sel, deprem olsa bizim itfaiye teşkilatımız ve onunla beraber çalışan gönüllü arama kurtarma ekipleri hemen görev başında.
“GENÇLERE BİLİMİ SEVDİRMEK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ BİR GÖREV”
Ülkemize Bilim ve Teknoloji Bakanı olarak hizmet etmiş biri olarak Düzce Belediyesi’nin çalışmalarına öncülük ediyorsunuz. Türkiye’nin 7’inci Bilim Merkezi’ni de açtınız. Bu yönde gençleri bilime teşvik için ne gibi çalışmalarınız var?
Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda büyük bir sıçrama yapabilmesi Türkiye’nin teknoloji üreten bir ülke olmasına bağlı olduğunu düşünüyorum. Teknoloji odaklı bir üretim ekonomisini benimsememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede gençlere bilimi sevdirmek önemli bir görev. Düzce’de ki gençlerin bilime olan sevgilerini bilime olan ilgilerini arttırmak için Türkiye’nin 7. Bilim Merkezini Düzce’ye açtık. Bunu TÜBİTAK ile beraber yapıyoruz. Buradaki öncülüğü Düzce Belediyesi olarak biz üstlendik ama TÜBİTAK’tan çok ciddi destek alıyoruz. Ben bu çerçevede TÜBİTAK Başkanımız Sayın Hasan Mandala da teşekkür etmek istiyorum. Bakanlık yaptığım dönemde özellikle endüstri dört sıfır konusunu anlatabilmek için bir model geliştirmiştim kafamda. Bu model şudur; ağaç modeli. Bilim ile teknoloji- teknoloji ile endüstri arasında bağ kurmazsak bizim yaptığımız işler tekil kalır bireysel kalır ve bir faydaya dönüşmez. Bilim dediğimiz şey bir ağaç düşünün ağacın kökleri toprakta toprağı bilim gibi düşünün içinde her türlü mineral her türlü maddeden olan zengin hazine gibi düşünün buna bilim diyoruz. Ağacı teknolojiye benzetelim çünkü ağaç var 50 kg elma verir ağaç var 100 kg elam verir yani cinsi önemli.
Buna teknoloji dersek ağacın ortaya koyduğu ürünlerde elma, armut, elmaydı bunlarda sanayi gibi düşünelim yani toplayan kazanıyor satan kazanıyor meyve suyuna dönüştüren kazanıyor teknolojiye, teknolojiden sanayiye bağ kurmamız gerekiyor. Ben bunu çok önemsiyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün güzel bir sözü var diyor ki: “Bilim tetkik ile olur tercüme ile olmaz.” Diyor. Dolayısıyla üniversitelerimizin bilgi üretmesi gerekiyor. Üretilen bilginin teknoparklar eli ile teknolojiye dönüştürülmesi gerekiyor. Yani bilimin çıktısı teknolojiye girdi. Üretilen teknolojiyi de sanayimize enjekte etmemiz gerekiyor ki biz yüksek katma değerli ürünler yapabilelim. Bakın bugün ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı %3’ün altındadır. Bu Kore gibi ülkelerde % 25’in üzerinde. Biz ne zaman yüksek teknolojili ürünler üretir ve bunları ihraç edersek Türkiye’nin cari dengesi Türkiye’nin dış ticaret açığı kapanır diye düşünüyorum.
“ZAMAN TÜRKİYE ZAMANI”
Türkiye Cumhuriyeti 100 yaşında. Türkiye Yüzyılı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye Yüzyılı tanımı çok seviyorum. Gerçekten önümüzdeki yüzyılın bütün dünyada Türkiye Yüzyılı olmasını çok istiyorum. Bakın çocuktum ortaokul öğrenesiydim, lise öğrencisiydim o günlerde hep başka milletlerin başka ülkelerin mucizeleri konuşulurdu. Örneğin Alman mucizesi, Japon mucizesi konuşulurdu. Ve biz bunları okuyarak büyüdük. Daha sonraki yıllarda Kore’nin 1960’dan sonra ki kalkınma hızı konuşulur oldu. Bugünlerde de Çin konuşuluyor. Fakat bütün bu başka milletlerin mucizelerinin dışında artık zaman Türkiye zamanı artık bir Türkiye mucizesi oluşturma zamanı. Biz Türkiye Yüzyılı tanımının altını iyi doldurabilirsek bu tanımlama altında bu hedef altında inşallah önümüzdeki asır içinde bulunduğumuz asır bir Türkiye asrı Türkiye Yüzyılı olacak. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu herhangi bir Afrika ülkesi ile herhangi bir az gelişmiş ülke ile mukayese edemeyiz. Biz geçmişte medeniyetler kurmuş bir milletin mensubuyuz o yüzden ben Türkiye’yi mukayese ederken Almanya ve Japonya ile mukayese etmek isterim. Hem ölçekleri Türkiye’ye yakın hem de dünyanın gelişmiş ülkeleri. Doğal kaynaklar bakımından bizim gibiler çok zengin değiller ama teknoloji üreterek, bilgi üreterek dünya ekonomisinde ilk 10 ekonominin arasında yer alan ülkeler. Türkiye’nin kendisini mukayese edeceği iki ülke Almanya ve Japonya’dır.
“HERKESİ DÜZCE’YE DAVET EDİYORUZ”
Hem yaz hem kış turizminde Düzce bilinir bir konuma yükseldi. Topuk yaylası, rafting, İstanbul’a yakın olması vesilesiyle yerli ve yabancı turistleri ağırlıyorsunuz. Düzce’nin turizm açısından bilinirliğini artırmak için ne gibi çalışmalarınız ve projeleriniz var?
2021 yılında Düzce’de kongre yaptık. Düzce İktisat ve Kalkınma Kongresini düzenledik. Bu kongrede 4 alana çalıştık. Tarım, ticaret, sanayi ve turizm. Biz gördük ki bunlardan 4 alanda Düzce’nin en bakir olduğu en az zengin olduğu kısım turizm. İstanbul’dan Ankara’ya giderken turizm yatırımları Sapanca’da bitiyor. Ankara’dan İstanbul’a giderken turizm yatırımları Bolu’da bitiyor. Bolu ile Sapanca arası adeta keşfedilmemiş bir cennet. Düzce’yi ikiye ayıracaksınız Düzce’nin güneyi ve Düzce’nin kuzeyi. Düzce’nin güneyinde daha çok yayla ve şelale vardır. Düzce’nin kuzeyinde daha çok tarih ve deniz vardır. Düzce’nin kuzeyinde Konuralp başta olmak üzere çok zengin tarihi miras var. Konuralp’te antik kazılar yapıyoruz. Yaklaşık 10 bin kapasiteli antik tiyatro var. İstanbul’a en yakın antik tiyatro Düzce’de ve arkeologların ifadelerine göre yaklaşık 10 bin kişilik tiyatronun olduğu bölgede bundan 2 bin yıl önce burada 100 bin nüfuslu bir devlet ve bir şehir vardı. Düzce’nin kuzeyinde Akçakoca var. Adeta Karadeniz’in incisi. Ankara’ya en yakın deniz Akçakoca’dadır. Eskiden deniz görmek isteyen Ankaralılar daha çok Akçakoca’ya gelirlerdi. Mesela Sarıkaya Mağarası Düzce’nin en büyük mağarasıdır ve Türkiye’de de ilk 3 mağara arasında yer alır. Bunlar Düzce’nin görülmesi gereken yerleri arasındadır. Güzel bir mağara, yayla, şelale görmek istiyorsanız Düzce’ye gelin. Büyük Melen tesislerinde rafting yapılır. Rafting tesislerimiz yaklaşık 10 km’lik parkuru kapsar. Dolayısıyla rafting yapmak için yine gelinmesi gereken yer Düzce’de. Buradan herkesi Düzce’ye davet ediyoruz.
Şuan röportaj yaptığımız mekan Düzce Mutfak Sanatları Merkezidir. Düzce’nin çok zengin demografik yapısının, gastronomi kültürünün yansıtıldığı yer burası bu yüzden bu merkezi ben çok önemsiyorum. Bakın Düzce göçlerle büyüyen bir şehir. Balkanlardan, Kafkaslardan, Doğudan, Batıdan gelen ve burayı vatan kılan insanların şehridir Düzce. Bu gelenlerin kendilerine has mutfakları var. İşte bunların tamamının toplandığı yer Düzce Mutfak Sanatları Merkezidir. Burada yerel mutfak, Düzce mutfağının çok zengin çeşitlerini tatma imkânınız olur.
“DÜZCELİLER İÇİN GÜNDE 16 SAAT ÇALIŞIYORUM”
31 Mart yerel seçimlerine çok az süre kaldı. Yeniden aday olmayı düşünüyor musunuz? Bu zamana kadar mevcut projelerin yüzde kaçı tamamlandı? Yeni dönemdeki hedefleriniz nelerdir?
Bundan tam 4 yıl önce vaat ettiğim bütün projeleri başlattım. Bunların bir kısmı bitti bir kısmı devam ediyor. Devam edenlerin, bitmeyenlerin sebebi projelerde bizim öngöremediğimiz teknik sorunların çıkması. Özellikle Düzce zemin bakımından biraz problemli zorlu bir şehir. Bazı projelerimiz zemin ilgili teknik sorunlar yaşadığımız için gecikti. Ama onlarda devam ediyor. Onları da tamamlayacağız. Düzcelilere verdiğimiz her sözü takip ettik her sözü yerine getirmeye çalıştık. Ben günde 16 saat çalışıyorum, Düzce için çalışıyorum. Burada kalıcı eserler bırakmak için çalışıyorum. Bütün amacım buradan ayrıldıktan sonra arkamdan hayırla anılmak. Benim doğduğum, büyüdüğüm şehre hizmet etmek benim için hayatımın en büyük sosyal sorumluluk projesidir. Bizim genel merkezde işler onların değerlendirmelerine bağlı. Ben görevimin başındayım genel merkez bir değerlendirme yapacak devam edip etmeme konusunda genel merkez bir karar verecek.